14 Şubat 2015 Cumartesi

“Bir rüyanın yansıması" Fabian Perez

Flamenko’nun tutkulu, hırçın, başkaldıran hatta küstah ritmini tuvaline yansıtan Arjantinli başarılı bir ressam Fabian Perez.

Gençlik yıllarında değişik sanat alanlarına ilgi göstermesiyle kendini disiplin etmeyi öğrenir.
Doğu kültüründen etkilenen ve doğunun resim sanatını da öğrenen sanatçı 22 yaşına geldiğinde Arjantin’i terk eder, İtalya’ya yerleşir, burada 7 yıl kalır.


Sadece resim sanatında değil, yazıda da kendini gösterir ve üstün hâkimiyet gücüyle birleştirerek, “Peflections of a Dream” adlı gezi kitabı yazar, kitap Amerika’da yayımlanır. Daha sonra, bir yıl kadar Japonya’da kalır ve Japon Hükümet Binası'nda, "The Japanese Flag ve A Meditating Man" adlı iki sergi açar.


Ve 17 Eylül 2009’da Los Angeles, Kaliforniya “Latin Grammy Ödülleri”nin resmi sanatçısı olarak Conga Salonu’nda “La live” sergisiyle katılır.

Fabian Perez benzersiz sitili ile arzulara sınır koymayan, duyumsamakla kuşatılmış bir sanatçı. Disiplinli çalışmayı sevmesiyle birlikte, eserlerini nadasa bırakmamayı tercih ediyor.
Sanatçının cesareti, yoğun duyguları ve arzuları sembolik betimlemede onu başarılı kılmaktadır.
Tutkuyu, heyecanı, tüm çalışmalarına yansıtmakta ve aynı enerjiyle sürdürmektedir.
İşinde sınıflandırılmayı tercih etmeyen sanatçı, bunun sanatını sınırlayacağına inanıyor.


“Otuz yıl oldu bu yollardan geçip gideli. Düşüncelerin birçoğunu arkamda bıraktım ve birçoğunu da kaybettim. Önümde uzun bir yol görebiliyorum ve bunun beni yeni deneyimlere taşıyacağını biliyorum.”


Arjantin dendiğinde; Eva Peron,  Che Guevera, Madres de Plaza del Mayo, Carlos Gardel, Mercedes Sosa, Jorge Majfud, Jorge Luis Borges, Juan Gelman gibi dünyanın değer verdiği ve kabul ettiği birçok isimle birlikte resim sanatının genç ve idealist ismi olarak Fabian Perez de anılmakta. Bize Fabian Perez’i anlatır mısınız?

Yukarıdaki listede benim için en önemli isimlerden biri daha var Astor Piasola.
Adımın bu büyük isimlerin arasında olabileceğini söyleyemem çünkü ben kariyerimi ülkemin dışında geliştiriyorum ve henüz bu isimlerden bir parça olmak için gereken başarıları elde edemedim ya da Arjantin için büyük bir referans olmayı.

Gençlik yıllarınızda değişik sanat dallarına da ilgi gösterdiniz.
Özellikle doğu kültüründen etkilenmenizin sebepleri nelerdi?

Bu biraz tuhaf ama hayatımın ilk evrelerinde zaten portrelerle ilgileniyordum. Ailemin üyelerini, arkadaşlarımı, ayrıca dergilerden bazı idolleri çizerdim. Büyürken, soyuttan sonra, sürrealizmle daha çok ilgilenmeye başladım. Dövüş sanatının, Zen okumanın ve Japonya’ya yaptığım seyahatin etkileri beni Shodo’da (Zen kaligrafisi) daha derinlere gitmeye zorladı. Onun temel kavramlarını kendi kişiliğime kattım ve çok daha soyut ve sembolik bir yöntemle başladım. Bugün genç yaşlarıma geri döndüm ve tekrar insanları resmetmeye başladım. Aynı zamanda, sanatı ve kabiliyeti gösteriyorsun.

Resim sanatınızdaki büyülü yolculuğunuz?

Tüm bunların büyülü tarafı çoğu insanın çizdiklerimle özdeşleşmesidir. Sınır yok... Her yaştan ve kültürden, dünyanın her yerinde bana çalışmalarımı gördüklerinde ne kadar ilham aldıklarını söyleyen insanlar var. Benim için büyülü yolculuk bu…

 Dünyanın hayranlıkla izlediği ve kabul ettiği başarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başarıya bakışta birden fazla yol var. Onlardan biri ün, para ve maddi sahip olunanlar hatta sanatınla ilgili iyi konuşan insanlarla bile bağdaştırılabilir. Diğer yol, benim için daha önemli olan, bir birey olarak amaçlarını gerçekleştirebilmektir. Başarılı biri gibi hissediyorum çünkü aileme destek olabiliyorum severek yaptığım şeyi saygın bir şekilde yapıyorum. Bir sanatçı olarak başarılı hissediyorum çünkü çoğu zaman duygularımı tuvalin üzerinde ifade edebiliyorum. Bunun insanların takdiriyle de bir ilgisi yok.

Sizi resim sanatına bu kadar çeken ya da yönlendiren faktörler nelerdi?

İlk gençlik yıllarımda resim yapardım ve çoğu zaman onları hediye ederdim. Sonra karate hocam Oscar Higa’yla,  İtalya’ya gittiğimde onun tavsiyeleriyle daha ciddi resim yapmaya başladım, sadece bir hobi olarak değil. Hatırladığım, beni bir sanatçı olmayı düşünmeye ikna eden tecrübelerden biri, Almanya’da bir galeride çalışan İtalyan bir kızın sulu boya çalışmalarımdan birini satın almak istemesiydi. Onu 20 dolara sattım. Ve düşündüm ki eğer bir tane satabiliyorsam, daha fazla da satabilirim.

Sezgilerinizi, gerçeklerle buluşturabiliyor musunuz?

Ben sezgisel bir insanım ve mantıksal aynı zamanda. İç güdülerimi izlemek için referans olarak istatistiğimi esas alırım. Bir değerlendirmeden sonra doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaparım. Her zaman yaptıklarımın getireceği sonuçları düşünürüm.

Resim sanatı bilinen en eski ve köklü sanat, bu bağlamda geçmişten günümüze etkilendiğiniz ressamlar var mı?  

Rembrandt’ın paletini seviyorum, sıcak,doğal renkler.Sargent, çünkü resimlerinde hep bir heyecan ve gizem var. Picasso’nun  sağlam kompozisyonu. Cesanne’nin fırça darbeleri. Touluse Lautrec’in sağlam çizimleri ve tabi ki Caravaggio’nun Chiaro Oscuro’su.

Flamenko’ nun tutkulu, hırçın, başkaldıran olduğu kadar cazibeli ritmini tuvale yansıtırken düşünce ve duygularınızdan bahseder misiniz?

Bana göre Flamenko dansçıları kadının tüm avantajlarıyla kadın olmaktan gurur duyduğu, şehvet uyandıran ama güçlü ve cesur sembolleridir. Bana o büyük aile olma duygusuyla hayatta her tür durumla başa çıkabilecekleri hissini veriyorlar.

Portre çalışmalarınızda canlı model kullanıyor musunuz?

Önceleri kullanıyordum. Şimdi zamanın gerektirdiği gibi, fotoğraf çekmeyi tercih ediyorum. Dünyanın değişik bölgelerinden insanları resmettim ama onlar her zaman stüdyoda poz vermek için uygun olmuyorlar.

Niçin akrilik boyayı tercih ediyorsunuz?

Pek çok şey deniyorum ama kişisel olarak resim yaparken akrilik boyayı tercih ediyorum. İçgüdüsel olarak hızlı resim yapıyorum ve akrilik yağdan daha çabuk kuruyor. Bu sebepte benim daha spontane olmama olanak sağlıyor. Ve onları yağlı boya görüntüsü verecek şekilde karıştırabiliyorum.

 Resim sanat akımlarından hangisinin sizi ifade etiğini düşünüyorsunuz?

Çalışmalarımı her hangi bir zaman diliminde ya da akımda kategorize etmeyi sevmiyorum. Açıkçası çok fazla sanat tarihi periodları tarafından etkilendi. Benim çalışmam izlenimci bir teknikle birlikte dışavurumcu, mantıktan çok hızlı ve içgüdüsel. Bence,eğer stilime bir isim koyarsam,kendimi sınırlamış olurum.

 Ödüllerinizden bahseder misiniz?

En büyük ödüllerim güzel ailem, karım, oğlum ve kızım. Bunlar bana hayatın verdiği ödüller. Şöhrete, bana verilen ve benden istenen onura minnettarım. Bu müthiş hediyelere sahip olduğum için çok şanslıyım.

Sergilerinize nasıl hazırlanıyorsunuz?

Genelde sergilerimi aylar öncesinden bilirim, bir tema yaratırım ve belli modeller seçerim, belli bir dekorda fotoğraflarım, tuvali hazırlarım ve sergi için koleksiyonu hazırlayana kadar çalışmamla tek vücut olurum.

İstanbul’da sergi açmayı düşünüyor musunuz?

Şu an İstanbul’da bir sergi için planımız ya da bağlantımız yok ancak bu fırsatı dört gözle bekliyorum.

Başarılarınızın devamını dilerken, söyleşi için teşekkür ederim.

Benim için zevkti.

Sevgilerimle, Fabian


Söyleşi Nisan Serap
Çeviri Beste Dane
Her Şeye Karşın Dergisi
20. Sayı
Temmuz Ağustos

Hiç yorum yok: