*Bir Günahkarın Bilmesi
Gerekenler
Emre Varışlı
Altıkırkbeş Basın Yayın 2014
“Uzun yıllardır alt ve karşı kültür nesneleri ve ortamları üreten Emre Varışlı ; özgür, sert, özgün, anarşist, cinsiyetsiz, politik avangard kitabıyla dikiliyor karşımıza. Şayet bir şekilde Varışlı'nın yazdıkları ve okudukları ile karşılaşmadıysanız okuduklarınız midenize ufak kramplar sokabilir!”
(Tanıtım
Bülteninden)
“Dışarıda olanlar, dışarıda olanlarla eğilenler, kışkırtıcı
şeyler… “
“Dünyanın tanımladığı
bir şey olmayı reddediyorum. Bir şair olmayı red ediyorum. Bir şair olmamayı da
red ediyorum” diyorsun, haklısın. “Bir Günahkarın Bilmesi Gereken”AltıKırkBeş
Yayın’larından, Nisan 2014’de çıkan ilk kitabın. Tanımlamadan neler söylersin?
Öncelikle
söylemek isterim ki, bu metinler çok kişiseldi ve kitaplaşmasını, en azından
bitirdikten 2-3 ay gibi bir süre sonra yayımlanmasını beklemiyordum. Yayınevimle
şiir dosyası üzerinde çalışıyorduk sonra Şenol
Erdoğan “bu metinleri basalım.” dedi. Ben de peki, dedim.
Yazdığım
şeylerde genel olarak topyekün bir reddediş vardır zaten ama bunların bazıları
da kabul ediştir aslında. Ben asla dönüşmeyeceğim bir şey olduğuna inanmıyorum.
Her şey kozmik şakadan ibaret. Dünyanın tanımladığı bir şeyden bunu
kastediyorum belki de kodlarla yaşıyoruz. Dil kodlaması çoğu da. Neyin ne
olduğunu pek bilmiyoruz.
Topyekün
medeniyeti reddediyorum. Sonra iş medeniyeti reddetmeyi de reddetmeye
dayanıyor. Bu hayvanlığı seviyorum. Bu metin benim bir nevi günlüklerim
gibiydi. Fanzin olarak basmıştım, fazla bir dağıtım yapmasam da okuyanlardan
güzel geri dönüşleri olmuştu. Bu kitap fragmanlardan oluşuyor diyebiliriz. Ani,
kısa paragraflar. Bütün o paragrafları uzatabilirdim de, oturup birkaç sayfalık
hikâyelere dönüştürebilirdim. Öyle kalmasını tercih ettim. Benim yaşadığım ya
da tanık olduğum kısa anlar. Flaş çakımı hayatlar. Beliren görüntüler.
Sonraları yok, başlangıçları da yok sanırım…
Kapak tasarımı Erol Egemen’e ait,
kitabın içinde yer alan illüstrasyonlar da çok başarılı ve Semih Yıldız’a ait.
Kitabın görselliği ilgi çekici, bu çalışma nasıl gerçekleşti?
Erol Egemen için sanırım fazla bir şey söylemeye
gerek yok. Müthiş işler çıkartıyor. Ben hiç karışmadım kapağa. Karışsaydım
belki bu kadar memnun olduğum bir şey çıkmazdı. Metin bir yandan sessiz, alttan
bir şiddet barındırıyor. Bunu çok güzel yansıtıyor kitap görseli, ellerini
yüzüne kapatmış günahkârın aynı zamanda üzgün ve tekinsiz suratını da
görüyoruz.
İçindeki
görsellere gelince, bir ara Eskişehir’de
Semih’le otururken çizimlerini
görmüştüm, daha önce hiç paylaşmamıştı, kolajlarını biliyordum sadece. Kitabın
yayımlanması kesinleşince ve metni baştan okuyunca direk o çizimler aklıma
geldi ve Semih’e tekrar dosyayı
yolladım, metni okudu ve çok kısa zamanda müthiş şeyler çizdi. Görsel malzeme
de benim için önemli. Yazıları bas, diz yolla okusunlar kafasında değilim. Beni
tatmin eden bir şıklıkta oldu. Genelde ilk kitaplarda bu karambole gider.
AltıKırkBeş Yayınlar’ından çıkan
kitaplar genellikle “Beat”, “Underground” (Yeraltı edebiyatı) yani bir duruşu
ve farkındalığı olan bir yayınevi. Kitabının bu yayınevinden çıkmasıyla ilgili
neler söylersin?
2002-2003
zamanlarında Kadıköy’deki 6.45 Dükkânı’na gittiğimde ve kitaplarıyla
tanıştığımda, bir gün mutlaka, en azından ilk kitabımın buradan çıkacağına dair
kendimce bir söz vermiştim. O zamanlar çıkardığım Çamur Fanzin’i bırakmak için gidiyordum. Şenol Erdoğan’la da o zamandan tanışıyoruz. Oradaki kitaplar, diğer
fanzinler hayatımı kurtarmıştır, yoksa berbat etmiştir mi desem, bilemedim.
Yani, bir dosyam olursa başka nerden yayımlayabilirim ki, diye düşünmüştüm. Neden
başka bir yer isteyeyim.
Dışarıda
olanlar, dışarıda olanlarla eğilenler, kışkırtıcı şeyler… İlgimi bunlar çekmiştir. Özellikle 90 ve
hemen sonrasında bu yayımlarla tanışmak çok önemliydi. Başka hiçbir yer yoktu!
Diğerlerinden daha iyi demiyorum, ama kendi kafası içinde müthiş işler. Eğer AltıKırkBeş
Yayınları olmasaydı o çevirileri, dergileri biz daha çok beklerdik!
Seninle ve şiirinle, küçük İskender’in
“Şiir Akşamları”nda tanışmıştık. Şiir okumalarından başka, teatral performansların da oluyordu. Halen
devam etmekte olan “Şiir Akşamları” şiir, edebiyat, sanatsal ve kişisel
yolculuğunda etkin oldu mu?
Olmaz mı, ben
çok küçük yaşlardan itibaren teatralliğe ve görsel olana düşkündüm. İlkokul
zamanlarında kendi kendime bir olay yaratır, ona buna rol verirdim ve oynardım.
Babaannemle çok yapardık bunu. Hatta beni özel bir tiyatro okuluna verdiler,
sonra sıkılıp çıktım. Yazmaya başladıktan sonra da bu devam etti.
Sonra kritik
bir zamanda İskender’le tanıştım, 2005-2006 civarıydı. Onun yaptığı şiir
akşamlarından birine katıldım. Sanırım Veli
Bar zamanıydı. Ben daha önce arkadaşlarım haricinde, bir kitlenin önüne
çıkıp okuma yapmamıştım. Benim için heyecan vericiydi. İskender bana hadi çık oku, dedi. İyi de yapmış Tadını aldım ve
vazgeçemedim. “Ben Hoşlanmıyorum”
diye bir proje grubum vardı, birkaç gösteri yaptık. Sadece yazıyor olmak beni
karşılamıyor bazen, görsel malzemeyi de devreye sokmak, daha doğrudan insanlara
ulaşmak hoşuma gidiyor. Canlı gösteriler dışında video ve fotoğraf da içinde
dolaşmayı sevdiğim dünyalar.. Elbette dünyada birçok örneği var bu tarz
performansların. Birçok şey ilham verebiliyor.
Edebiyat tartışmalarını, genç bir
şair olarak nasıl yorumluyorsun merak ediyorum. “Kitap kirliliği”, “Eleştirmen
eksikliği” gibi.
Konu ne
olursa olsun ben her türlü hiyerarşiyi çok komik buluyorum. Hiyerarşik konumu
sallantıda olanlar bence bu konuları abartıyor. Kızmıyorum, kavga etmiyorum. Hiç
kimse rahat bırakılmıyor, diye düşünüyorum. Üreten insanlar açısından
baktığımda gözettiğim tek şey, ne üretildiğidir. Genel anlamda da eksikliğini
hissettiğim şey ise, insanların eşit olarak görünür olup olamadıkları.
Çıkardığı kitap hakkında daha az emek vermiş, bunu kendine dert edinmemiş biri
bazen kişisel bağlantıları, tanıdığı birileri yüzünden daha görünür olabilir ve
evet bu nahoş bir durum. Tam tersi sırf reklamı az diye işine emek veren biri
arada kaybolup gidebilir. Önemli olan herkesin kendine yer bulabilmesi. Yoksa
kitap yazmayı mı yasaklayacağız? Bunu bir edep meselesi olarak görmenin de bir
gereği yok. Bu da “sanat”ı kutsamaya
götürür ki buna ne gerek var?!
Eleştirmenler için açıkçası bir fikrim yok, ben eleştirmen yerine
sanatçının günlüklerini, sanat dışındaki hayatını ve söyleşilerini takip etmeyi
seviyorum.
Facebook, Twitter, Blogger gibi
sosyal platformlarda edebiyatın, şiirin varlığı ve e-kitap hakkında
düşüncelerin nelerdir?
Bana bile “sosyal medya şairi” dediler. Bile
diyorum çünkü şiirlerim, hikâyelerim ya da diğer yazılarım mutlaka dergilerde
fanzinlerde yayımlandı. Sosyal medya da ya da kendime ait web sitesinde
işlerimi yayınlıyorum ve insanlara direk ulaşması hoşuma da gidiyor ancak, ben
her şeyi bir gün mutlaka basılı olacak düşünürüm. Bu mesele az önce bahsettiğim
hiyerarşi meselesiyle bağlantılı bir bakıma. Bir blog açıyorsun, bir sürü insan
seni takip gediyor. Ondan önce yok dergiye şiir gönder, yok editör seni
onaylasın, bekle. Aynı şey fanzin için de geçerliydi ilk çıktığında, sıkıcı
kültür dergilerini ezip geçtiler. Hâlâ da ezip geçiyorlar bence.
E- kitap
okuyamam, bilgisayar ekranından uzun şeyler okuyamam, gider mutlaka çıktılarını
alırım okurum. Ben o kitabı, o dergiyi raftan çekip almalıyım, sinirlenip
duvara fırlatmalıyım, biriktirmeliyim ya da birine vermeliyim, dokunmalıyım.
Ekrandan okuduğumu anlamıyorum da zaten, dikkatim dağılıyor. Ama bu beni
bağlar. Tabletinden telefonundan kitap
okuyan insanlar da var çevremde, gayet de güzel takip ediyorlar. Bir de siber
uzay çöplüğünde her şeyin ufalanır gider ama kitap hep oradadır, elinizin
altında durur.
İlk kitabın *Bir Günahkarın Bilmesi
Gerekenler’den sonra ikinci kitap çalışman var mı?
Basılmayı
bekleyen dört şiir dosyası, bir roman, bir de uzun hikâyelerden oluşan dosya
var. Kafamdakileri saymayayım. Bundan sonra büyük ihtimalle şiir yayımlarım.
Gerçi benim sağım solum belli olmaz ama bu kitaptan güzel geri dönüşler
alıyorum, daha çok yeni, biraz zaman geçsin istiyorum. Okunsun, üzerine
konuşulsun, biraz daha yankılansın. Onun dışında bir dolu fanzinde, dergide
şiirlerim ya da diğer yazılarım takip edilebilir.